YÂSÎN SÛRESİ TEFSÎRİ Kur'ân'ın
kalbi olan ve indallâh (El'azime) tesmiye edilen, sâhibini şerîf ve
onu gelecek dünyâ ve âhiret korkularından masûn kılan, mihnetlere karşı
koyup önleyen ve her fenâlığı def'edip sâhibinin hayırlı hâcetlerini
meydâna getiren Yâsîn-i Şerif Sûre-i Celîlesi Mekke'de nâzil olmuşdur. ******* Bismillâhirrahmânirrahiym. Yâ
Rab! Nefsimin ve şeytânın şerrinden kaçıp sana ilticâ' eden kulum. Onların
fenâlığından feryâd edip sana dehâlet ediyorum. Hakîkatde ilticâ' edecek
hiçbir yer yokdur. 1-
Yâsîyn. 2
- Velkur'ânilhakiymi. 3 - İnneke leminelmürseliyne. 4
- Alâ sıratın müstekıymin. 5 - Tenziylel'aziyzirrahıymi. Kur'an-ı Mübîn ma'den-i hikmetin menbâ'ıdır. Zîrâ O : Azîz ve ganî, tenzîlindehiçbir şey'e muhtâc olmayan, sırf merhamet-i ilâhiyyesiyle tenzîl eden Allâh'ın kitâbıdır. Bütün makdûrâta her vech ile ahkem ve eblâğ, onu tasdîk edenlere rahîm, etmeyenler hakkında ise gâlib ve kâdir, umum mükelleflere gaflet ve nisyân uykusundan uyandırmak içün Allâh'ın merhametiyle tecellî eden ve ind-i sübhânîsinden münzel bir Kitâb-ı Mübîndir. O hablûllâhdır. Ona sıdk ile sarılan Hak'kın izzet ve azametine mazhar olur, kâm alır. 6 - Litünzire kavmen mâ ünzire âbâühüm fehüm gâfilune. Ey Ekmelerrüsül! Yakın babalarına hayli zamandan beri Allâh'ı beyân edecek, Allâh'ı beyân edecek, Allâh korkusunu ve O'nun saygısını anlatacak peygamberler gönderilmeyen, gafletde, kalbleri uykuda ve fetret içinde kalmış, hayra, şerre, fevz ü saâdete âgâh olmamış bir kavme Allâh'ın azâbını beyân etmen, bu âlemden sonra nâmütenâhî ikinci bir âlem bulunduğunu, orada hiçbir kimse mensî ve mühmel bırakılmaksızın azîz ve rahîm bir Allâh'ın huzûruna çıkılacağını, bir dîvanda hesab verileceğini bildirmen içün ve burhânın da Kur'ân-ı Mübîn olmak üzere seni nezîr yapdık. 7 - Lekad hakkalkavlü alâ ekserihim fehüm lâ yü'minûne. Şunu da bilin ki : İzzet ü celâlim hakkı içün bunların pek çoğuna "azab" sözü hükm-i kat'iyy-i sübhânîyyemde svbit olmuşdur. "Kelime-i azab" sözü, kâfir olanlara, hak ve hakîkati örtenlere, bâtılı hak şeklinde göstermek isteyenlere hak olmuşdur. Bu söz İblîs'e tabi' olanlar içün fermân buyurulmuşdur. Artık onlar senin inzârınla imâna gelmeyip küfrü ihtiyâr edecekleri, peygamberlerini, kitâbını tekzîbde bulunacakları bence ma'lûm olduğu cihetle onlar şekâvet çerçevesi içinde mahsûr kalacaklardır. Habîbim ! Sen üzülme. Senin vazîfen ancak tebliğdir, irşâd ve hidâyet kapısını açmakdır. Yoksa o kapıdan girmek istemeyen içün üzülmek değildir. Onlar kendi ihtiyarları ile küfrü tercîh etmişlerdir. Cebr ile değil. (İslâm'ın şartı inkıyâddır, inkıyâd etmediler. İmânın şartı i'tikâddır, i'tikâd etmediler. İhsânın şartı işhâddır, bunların hiçbirini yapmadılar.) 8 - İnnâ ce'alnâ fiy a'nâkıhim ağlâlen fehiye ilel'ezkâni fehüm mukmehûne. İşte biz nezd-i celîl sübhânîmizde ma'lûm olan küfrü ihtiyâr edenlerin boyunlarına çenelerine kadar dayanıp başlarını kazık gibi tutacak kelepçeler, lâleler vurduk. Muzahrafât-ı dünyeviyyeden, hırs, tama', şehvet ma'deninden yapılan o kelepçeler boyuna geçdikten sonra artık o boyun Hak'ka karşı eğilir mi ? O yukarı dikilmiş baş Hak'ka karşı tezellül ve hudû ile bükülür mü ? 9 - Ve ce'alnâ min beyni eydiyhim sedden ve min halfihim sedden feağşeynâhüm fehüm lâ yübsırûne. Kemâl-i kahr u celâlimizden onların önüne hırs, tama', kibr, ucb, buğz ve adâvetden bir sedd çekmişizdir. Böylece âyât ü beyyinâtı görebilecek kalb gözlerini kör etmişizdir. Bunlar artık şevâhid-i zâhireyi ve âyât-ı bâhireyi görmezler, o seddi yıkıp, aşıp îmâna girmezler. Binâen'aleyh Hak'kı kabûlden mahrûm olup tevhîd ü îman yolundan uzak düşmüşlerdir. 10 - Ve sevâün aleyhim eenzertehüm em lem tünzirhüm lâ yü'minûne. Ey Peygamber-i Hak ! İşte bu sınıfa sen Allâh'ın azâbını anlatsan da, âkıbetlerinin vehâmetini söylesen de, söylemesen de müsâvîdir. Bunlar inzârdan müteessir olmazlar, azıcık nedâmet ve iştiğfâra dönmezler. O sedd içinde mahsûr olanlar sana, Dînine ve Kitâbına aslâ imân etmezler. Zirâ kulak ve gözlerindeki kalın örtü Hak'kı kabûle ve O'nu tezekküre, alâmâtını görmeğe mâni'dir. Esâsen onlar sâbık ilmimizde ve kazâmızda acı azâb ve dalâl-i baîd ile hükmolunmuşlardır. Sen artık bunlar hakkında üzülme ... |
[ Ana Sayfa ] [ Kimdir ] [ Eserleri ] [ Sohbetleri ] [ Türbesi ] [ Kitabevi ] [ İslamiyet Gazetesi ] [ Hakkında Yazılanlar ] |