Bu kitâbın mevzu'unu teşkil eden 23 suâl,
1957 senesinde İslâm dini hakkında tedkikatda bulunan bir Amerikalı
avukat tarafından Türkiye Diyanet İşlerine sorulmuş, fakat oranın yetkililerince
verilen cevablar Şemseddin Yeşil Efendi (Kaddesallahü sırrehül âli)
tarafından pek kifâyetsiz, hattâ bir kısmı da yanlış bulunarak kendileri
bu kudsi vazifeyi üzerlerine almak mecburiyetinde kalmışlardır...
Sorulan
Sorular :
1 - God ?
( Allah
)
2 - Holy Trinity ?
( Ekanîm-i
Selase )
3 - Jesus Christ ?
( Hazret-i
İsâ )
4 - The Holy Ghost ?
( Rûhu'l
Kuds )
5 - Revelation ?
( Sünûhat)
6 - Heaven and Hell ?
( Cennet
ve Cehennem )
7 - Pre- Existence ?
( Bu Dünyaya
Gelmeden Evvel ki Hayat )
8 - Purpose Of ThisLife ?
( Bu Hayatın
Maksadı )
9 - Life After Death ?
( Ölümden
Sonraki Hayat )
10- Is it Necessary To Join Any Speacial Organization
or Group of People or Believeers to
Workship
Correctly ?
( Doğru
Bir Şekilde İbadet Edebilmek İçin Hususi Bir Teşekküle Veya Gruba Dahil
Olmak Lâzım mıdır )
11- Status Or Condition Of Non-Belivers ?
( Müslüman
Olmayanların Durumu )
12- Man's Relationship To God Or To Diety ?
( İnsanın
Allah ile ve Uluhiyyetle Münasebeti)
13- Resurrection ?
( Ba'sü Ba'del
Mevt ?)
14- What is Necessary for a Non Believer To Do Become
Associated Or Affiliated Withyour
Religion ?
( Dininize Girebilmek
İçin Ne Yapmak Lazımdır ? )
15- Good And Evil ?
( Hayır ve Şer
? )
16- How is Churchfinan Ced ?
( Camiler Nasıl
Finanse Ediliyor ? )
17- Scripture Or Sacred Writings ?
( Mukaddes Yazılar
)
18- Divine Authopıty ?
( İlâhi Otorite
)
19- Present Day Leadership Of Your Religion ?
(Dîninizde Bugünkü
Liderlik )
20- Miracles ?
( Mucizler )
21- Is a Church Organization Necessary ?
( Bir mezheb için
Organizasyon Zarûrî midir )
22- Origin Of Man ?
( İnsanın Menşei
)
23- Prayer ?
( İbadet )
Kitabın içindeki
sorulardan bir tanesinin yanıtı yayınlıyoruz, arzu edenler bu eseri
Sahaflarda Yeşil Kitabevinden temin edebilirler ...
Soru 1. Allah ?
Üstün varlık. Mutavassıt bir müslüman
âlimin bundan ne anladığını açıklayın. Ayni zamanda henüz gençlik çağında
bulunan bir kimsenin ne anladığını iazh edin ?
Cevab
Mutavassıt, ya'ni İslâmın rûhiyyâtına
orta derecede vâkıf olan bir müslüman ALLAH ism-i celîn ( büyük ismin
) den: Her şey o'nun taht-ı ihâtasında ( kuşatması altında ) olduğunu,
mevcûdât ve şuûnâtda ( hadiselerde ) ki tasarrufât ( sâhib olma ) ve
feyz-i hayâtın ( hayat bolluğunun ) O'nun isimlerinin tecelliyyâtı (
görünüşü ) ve nurları bulunduğunu, yine ( Ehad ) olduğunu, ya'ni kesret
( çokluk ) denilen tecelliyyât ve vahdâniyyetin merci'-i mutkalı ( mutlak
dönülecek yeri ) olduğunu, o zât-ı mutlakın ehadiyyeti, vahdâniyyetden
bile müstağnî (doymuş) bulunduğunu, bu kadar kesret ve azamet (büyüklük)
tecelliyyâtı ile zâtından bir şey eksilmediğini, kezâ (Samed) olduğunu,
ya'ni bütün mevcûdâtdan müstağni, bize tâbi' olmaktan gani fakat bütün
mevcudâtdaki feyizler, kitablar, senedler, ameller hep O'nun samedâniyyeti
ile olduğunu, ya'ni O'nun hiçbir şeyle münâsebet ve teallûku (alâkası
) olmadığı gibi, bir şey'e tekarrüb edip ( yaklaşıp ) de ondan intifa'
etmek (faydalanmak) şâibe (leke)sinde de münezzeh (temiz ) ve şânı âlî
bulunduğunu, eşyadan hiçbir şey'in cüz'ü ( parçası ) olmayıp, hiç bir
şey'i tevlîd (doğurma) tarîkı (yolu) ile ve infiâlât-ı bâtıne mecbûriyyrti
ile bu âleme getirmediğini, O'nun, bu gibi acz ve ihtiyacdan münezzeh
bulunduğunu, bu mazhariyyet (naîl olma) O'nun sırr-ı ehadiyyetini izhâr
(meydana çıkarmak) içün (Kün) emrinin tecellîsinden ibâret olduğunu,
kezâlik O'nun herhangi bir şeyle temâs edip kendisine muîn (yardımcı)
olmak üzere bir şey tedârik etmediğini, kimse O'nu taht-ı tasarrufuna
almadığını, doğmadığını, doğurmadığını, tasarrufâtında müstakıl, irâdesinde
kaadir bir zât-ı mutla olup, hiç bir şey O'na küfv (eş), mils (benzer)
ve nazîr olmadığını, hulâsa O'nun vücûdiyle mevcûd, sîfatiyle muhît,
esmâsiyle ma'lûm af'âliyle zâhir, âsâriyle meşhûd, nuût-ı cemaliyye
ve kemâliyye sâhıbi, aded manzûmesinde çiftin mukaabili olmayan bir
birlikle muttasıf, Evvel, ÂHİR, Zâhir, Bâtın bir VAR olduğunu anlar,
binâen'aleyh ( Lâ ilâhe illâllah ) der, kâm alır.
Gençlik çağında bulunan bir kimseye ALLAH ism-î celîli zikredilince:
Hâdisât ve tasavvurâtdan münezzeh, her şe'n (iş)de kayyûmiyyet-i zâtiyyesi
meşhûd, bu âlem, bütün varlık kendisiyle kaaim ve O'nun muhabbetiyle
daîm, Zât-î Sübhânîsi mahsûs olan kudret ve saltanat-ı ilâhiyyesini
muhabbeten izhâr içün ilm-i ezelîsinde mevcûd olan bu nihâyetsiz âlemleri
ve âlemlerde el'an çeşid çeşid hesâba girmeyen mahlûkaatı ve mevcûdâtın
ekmeli olan insânı vâr eden ve o insânı mensî (unutulmuş) ve mühmel
(terkedilmiş) bırakmayıp, bir gün ahvâlinin (hâllerinin), akvâlinin
(sözlerinin) ef'âlinin (işlerinin) hesâbını soracağını, kendisini konuşduranın
bir gün kendisiyle konuşaçağını i'lân eden, noksan sıfatlardan münezzeh,
Kemâl sıfatlariyle muttasıf bir kudret-i kâmileyi anlar ...
|