Yeşil Hoca

 

Binbir Hadis

 

BiL BUL OL

Eserler

Cennet Cehennem

 

 

BİNBİR HADİS

1.      "Sizden hiç biriniz mü'min olamaz; kendisi için sevdiğini mü'min kardeşi için de sevmedikçe."

2.      "Allah'a ve ikinci hayatda huzûr-ı İlâhî'ye çıkacağına inananlar hayır konuşsunlar, yâhut sussunlar."

3.      "Kim ki Allah'a ve ebediyyete inanır; komşusuna ikrâm etsin, huzursuzluk vermesin."

4.      "Kim ki Allah'a ve âhiret gününe îman etmişdir; misafirine karşılık beklemeden ikrâm etsin."

5.      "İki haslet mü'minde birleşme.
  Biri: Hisset, (hasislik), biri de: Kötü huy."

6.      "Şehavet (cömertlik) ayıbları ve noksanları örter."

7.      "Âdemoğlu ihtiyarlar da, iki huyu ihtiyarlamaz: Biri hırs, diğeri emel genişliği."

8.      "Çok malı olmakla insan zengin sayılmaz. Zengin ona derler ki : Kalbi, gıllu gıştan hâli, kendisi huzûr içindedir."

9.      "Resûl-i Ekrem'e bir fukarâ cemâat geldi:
   "Biz de namaz kılıyoruz, zenginler de, bizde oruc tutuyoruz, zenginler de, bizim yaptığımız ibadetleri onlar da aynen yapıyorlar. Fakat onlar zengin olduklarından pek çok tasaddukda bulunuyorlar. Bizim servetimiz yok, biz tasaddukda bulunamıyoruz. Onlar indi-i İlahî'de bizden daha mı çok ecir alacaklar?"
    Cenâb-ı Peygamber Efendimiz cevâben :
   "Sadaka yalnız para ile olmaz. O kadar çok sadaka şekli vardır ki siz de onları yapın:
Meselâ, insanlığa eziyet eden, hak ve hakikati tanımayan kimseye karşı kibr, bir sadakadır.
İki adamın arası açılmış, onların arasını bulmak bir sadakadır.
Hele bir garîbe güler yüz göstermek öyle bir sadakadir ki, Cenâb-ı Hak da ona güler yüz muâmelesi yapar.
Hayır söz büyük bir sadakadır.
Birisinin yükünü indirmek ve bindirmek dahi bir sadakadır. İnsanların geçmesine, gitmesine zarar veren bir şeyi yoldan kaldırmak yine bir sadakadır" buyurmuşlardır.

10.  "Namaz, dînin imâdıdır (direği). Kim ki onu kâim kılar, dînini de kâim kılmışdır. Kim ki onu yıkar dînini de yıkmıştır."

11.  "Rızkların kapısını açan Allah'dır. Alış verişde yalan söylemeyiniz. Mal kıymeti yükselse de üzerine yemîn etmeyiniz. Zîra lüzumsuz ve yalan yere yemin bereketi kaldırır, kısmeti bağlar."

12.  "Sizden evvel biri vefat etdi, melekler ona:
Acaba hayırlı amelden sende bir şey var mı ?" diye sordular, o kimse cevâben dedi ki
"Hâdimlerime dâima: Alacaklılarıma karşı kolaylık gösterin, sıkıştırmayın, utandırmayın, mühlet verin., afv edin diye emrederdim."
Cenâb-ı Hak, melâikeye: " Ben afvetmeye kulumdan daha ehakkım, onu bırakıp geçiniz," diye ferman buyurdular.

13.  "Kim ki fakir borçlusuna mühlet verir, yahut alacağından bir parçasını bağışlarsa; Allahü Teâla, gölgesi olmayan  günde, Arş'ın tahtında onu, keyfiyeti bizce mechul olan gölgesiyle gölgelendirir."
 Şu hadîs-i şerîfler; bu gibi büyüklükleri yapmağa müsid bulunanlar için ne büyük müjdedir. Hulâsa İslâm dîni, amel sandığı denilen kabir çukurundan sonra açılacak olan ebediyyet âleminin istikbâlini kazanmak için her sınıfın     yapabileceği işleri ta'rif etmiş ve kolaylaştırmıştır.

14.  "Hüsn-i niyyet ya'ni ödemek niyyeti ile borc alan kimseye Allah borcunu ödettirir.
  Kötü niyyeti ile, nâsın malını telef etmek kasdı ile alanı da telef eder."

15.  "Resûl-i Ekrem Efendimiz'e üç def'a sorulan:
 "Din nedir yâ Resûllâllah?" suâline karşı:
 "Hüsn-i hûlk (huy güzelliği, ahlâk güzelliği) dir," buyurmuşlardır.
 Diğer bir emr-i Peygamberîlerinde de: "Ben ancak mekârim-i ahlâkı, onun güzelliklerini tamamlamak içün     gönderildim," buyurarak mukaddes vazifelerindeki asl ve esâsı haber vermişlerdir.

16.  Cenâb-ı Hak: "Beni ne yer, ne de gök alabildi, lâkin mü'min kulumun heyyin, leyyin (sükûnetli, merhametli) kalbi  aldı," buyurmuşlardır.
 Bu hadîs-i kudsîde: Vicdanlarda Hakkın feyzi, nûr-ı sübhânîsi, hususî tecellîsi dâima müncelî olduğuna işâret  buyuruluyor.

17.  "Dünya ve âhiret seâdetine o âdem nâil olur ki: Fitne zamanında bir tarafa çekilir. Ya'ni fitneden ictinâb eder ve  fitneye mübtelâ olduğu vakit de göreceği ezâya sabr eyler."
 Emr-i Peygamberîde suna işâret vardır: Şâyed istemiyerek, kazâen fitnenin içine düşülecek olursa bîhûde yere  za'f-ı kalb gösterilmemeli, felâha kavuşmaklık içün sabr u tehammül gösterilmelidir.

18.  "İslâmda ne söz çirkinliği, ne de iş çirkinliği vardır. İslâmiyete en iyi olanlar; ahlâk sâhıbi bulunanlardır."

19.  "(İnnel mer'etü tünkehu lidînihâ ve mâliha ve cemâlihâ fe'aleyke bizâtiddiyni teribet yedvâke.)
 "Kadın: Ya dîni, veya güzelliği, yâhut malına mebnî nikâh olunur. Sen, dindar olanını ihtiyâr et. Yoksa mu'teber  olmayan bir şey'i irtikâb etmiş olursun."
 Emr-i Peygamberîde ne mühim incelik vardır: Bir kadının; malı var, güzelliğide var amma; müebbed istikbâle  inanmamış; bu kadının ma'nâ nokta-i nazarından kemâli yok demekdir. Aslına kavuşmak aşkı ile çırpınmayan  bir kalbin dâima huzursuzluk meydana getirebileceği âşikârdır. Zira dînin verdiği terbiye ile hâsıl olan muhabbet  başka, mal ve cemâlin evet servet ve güzelliğin mûcib olacağı muhabbet, tarz u tavr başkadır.
 Birisinde dâima Hakkın sâyesi altında, bir yuva teşkil etmek, diğerinde ise yalnız nefsânî hazlarını tatmin etmek  vardır.

20.  "Dîn-i celîl-i İslâmın âile ocağına vermiş olduğu terbiyede şöyle bir esas vardır:
  Kadın, her devlet ve seâdeti kocasının yüzünden görmeli, her hususda mürâcaatgâhı zevci olmalıdır."

21.  "İyiliklerin en iyisi: Bir kimsenin babası âhirete gitdikten sonra veyahut hangi bir sûretle gaybûbetinden sonra   babasının dostundan alâkasını kesmemekdir."
  Bu emr-i Peygamberîde şuna işâret vardır: Babasını kayb edenlerin ekserîsi genç olur. Hevâ ü hevesâtının    dalgası üzerindedir. Türkçede buna çok güzel bir ta'bir bulmuşlardır ki (delikanlı) denir. Bu halde iken kötü   arkadaşlar onu yoldan çıkarabilir. Fakat babasının dostu ile hukuk tedârik edecek olur ise, ya'ni babasının   hukukuna vâris olursa şeref ü ahlâkı kolaylık muhâfaza edilmiş olur. Şeref ü ahlâkı mahfuz olan kimsenin de   cem'iyyete ne kadar yararlı olacağı âşikârdır.

22.  "Verdiğini, hediyesini dönerek tekrar geriye alan kimse; doyuncaya kadar yeyip de, doyduktan sonra kusan ve   tekrar kusduğunu yemeye başlayan köpeğe benzer."

23.  "İnsan ölünce ameli kesilir, biter. Yalnız bu amellerden öldükden sonra da sevâbı devam edenleri, fâilinin  hasenâtına katılanları vardır.
 Meselâ : Bir ilm neşredilmiş, ondan hâlk dâima istifade etmekde.. işte o kimsenin defteri kapanmamışdır.
 Bir bina yapılmış; içinde ya garipler barınıyor veya kullar ibâdet ediyor.. onun devâmı müddetince o kimsenin  defteri kapanmamışdır."

24.  "Cenâb-ı Hak; pîr-i fânîye hürmet edene, Kur'an-ı Mübîn ile âmil olana, ona hürmet edene, adl ü ihsân ile ma'rûf  olan emîr'e, reîs'e azamet-i sübhânîsi ile ikrâm eyler."

25.  "Yalancılığın en müdhişi: Görmediği rü'yâyı gördüm diye hikâye eden kimsenin yalancılığıdır."

26.  "Bu dîn-i celîl-i İslâm, herşeyi açıklıkla göstermiştir. Onun dâhilinde rıfk ile yürüyünüz."
 Bu emir : "Ey îni talim edenler! Bu dinde kimseye zorluk göstermeyiniz, nefse tatbikı güç olan ibâdet teklif     etmeyiniz, tebşîr ediniz, kolaylık gösteriniz, sevindiriniz" emrî celîlinin bir tefsîridir.

27.  " Malınızla, ihsânınızla belki herkezin kalbinin muhabbetini alamazsınız amma; ahlâk güzelliği, güler yüz, tatlı  sözle umumun kalbini ve muhabbetini alabilirsiniz."

28.  "Hastayı yoklamaya gidenler, cennetde yürümekde olduklarını bilsinler."

29.  "Allah'ın kullarını tedâvi ediniz.Zîra Allahü Teâlâ; hiçbir hastalık hâlk etmemişdir ki, onun karşılığında ilâcı  olmasın. Yalnız devâsı olmayan bir hastalık vardır, o da ihtiyarlığın meydana getirdiği hastalıkdır."
 Emr-i Peygamberîde: "Hastalarınız tedâvşsşz kalmasın" buyurulduğuna göre, bu emrin karşısında tıb henüz  lâyıkı ile çalışamamış, pek geride kalmış demekdir.

30.  "Hasta olduğun vakıt, seni ziyâret etmeyeni sen ziyâret et, sana hediye vermeyene sen hediye ile ikrâm et."
 Bu emr-i Peygamberîden murad: Cem'iyyet içerisinde kardeşliğin kurulmasıdır. Zîra sen herkesin  beğenilmeyecek ef'âline karşı muâmele yapacak olursan cem'iyyetde bütün bütün muhabbet kalkar, tefrikalar  başlar, bunun neticesinde cem'iyyet târ ü mâr olur, kuvveti de izmihlâle uğrar.

31.  "Evlâdınıza suda yüzmeyi, iyi nişan almayı öğretiniz."

32.  "Anne ve babanızdan ikisi birden çağırırsa, önce annenizin da'vetine icâbet ediniz, hürmetle vâlideyi takdîm   eyleyiniz."
  (Müslümanlar yalnız şu emr-i Peygamberî ile amel etmiş olsalar idi; iki âlemin seâdetine sâhib olmaları ve huzûr     ile hayatlarını nihayetlendirmeleri işten bile değildi.)

33.  "Bir kadının, dedikoduyu terkederek evinde ipliğini eğirerek vaktini geçirmesi onun hakkında ne büyük bir hayır ve   Hak'kın kendisine ihsân ettiği ne güzel bir eğlencedir."

34.  "Mü'minin arkası himâyet olunmuştur. Ya'ni mü'min Cenâb-ı Hak'kın himâyesi altındadır. Ona tecâvuz, Allah'a   tecâvuz etmek demekdir."

35.  Birisi bir yerdeki ehı fillâhını (Allah içün kardeşini) ziyâret etmek içün giderken, geçeceği yolun üzerinde Allah'dan   gönderilmiş bir melek bekliyordu. Nereye gideceğini sordu :
  "Şu köyde bir kardeşim var ona gidiyorum."
  Melek yine sordu :
  "O adamın sana geçmiş bir iyiliği var mı ? Yâhut onun bir ni'meti ile perverde oldun mu ?"
  "Hayır. O zâtı, Allah içün severim. Sevgim hiçbir garaza müstenid değildir."
  Melek dedi ki:
  "Bana bak! Ben Allahü Teâla'nın bir meb'usuyum. Sana müjde vermeye geldim, sen o adamı nasıl seviyorsan      Cenâb-ı Hak da seni öylece seviyor."

36.  " Benden size bir hadis söylendiği vakitde kalbleriniz aydınlanır, tabiatınızdaki katılık yumuşar, kesâfetiniz letâfete doğru döner, onu kendinize yakın görürseniz; o hadis'e ben sizden daha yakinim.
Kal

37.  "Bir günah işlediğin vakit; hiç olmasza bir hayır, bir hasene ile o günahı ta'kib et ki Cenâb-ı Hak mağfiret etsin de    o günahı mahvetsin."

38.  "Gadablandığınız, hiddetlendiğiniz vakitde ayakta iseniz oturunuz, bununla hiddetiniz zâil olmazsa, yanınızın   üzerine yatınız."

39.  "Rızkınız taksim olumuşdur. Boş yere hâlka yüzsuyu dökmeyiniz."

40.  "Hâlka muhtac olmakdan,nâçâr, zavallı kalmakdan, birisine zulmetmekden, size zulm olunmakdan Allah'a   sığınınız."

41.  "Ahmakla işiniz olmasın, onu terkediniz."

42.  "Allah'a îmandan sonra, a'mâl ve ef'alin üstünlüğü: Nâs'ın birbirleriyle mevedded ve muhabbet üzere olmasıdır."

43.  "Kerem ve sehâ sâhiblerinin hatâlarına göz yumunuz. Zîra cömert kimsenin ayağı sürçtüğü vakit, Cenâb-ı Hak   onu yerde koymaz, dâima yardımcısı ve dest-i gâhıdır."

44.  "Ekmeği muhterem tutunuz, kadrini küçük görmeyiniz. Sofrada yalnız ekmek olusa "yalnız ekmek yenir mi?" diye   itip kakmayınız. Cenâb-ı Hak onda gıdânın bütün kuvvetlerini toplamıştır."

45.  "Ekmek yediğiniz yere hâinlik etmeyiniz"
  (Hadîs-i şerîfden, ekmek yemediğiniz yere hâinlik ediniz ma'nası tahsîl edilmesin.)

46.  Resûl-i Ekrem Efendimiz tarafından şöyle bir dua-i şerîfde bulunulmuşdur: "Ya Rabbi! Muhammed (aleyhissalâtü   vesselâm)in evlâd u iyâlini ölmeyecek kadar merzuk et."

47.  "Sıhhat ve afiyetiniz içün daîma duada bulununuz."
  (Burada, duâ-i fi'lîye dikkat etmelidir. Ya'ni sıhhati bozacak muzır işlerde insan kendisini kullanmamalı,   sakınmalıdır.)

48.  "Dünya lezzetlerinin temelini yıkıp yok eden "ölüm"ü sık sık anınız, göz önüne getiriniz. Zirâ o öyle bir ilâc-ı   ma'nevîdir ki: Maîşet darlığı çeken kimse, onu hatırlayınca genişler.
  Geniş bir hâl ü ikbâli olan mağrur da, onu anınca gururu ta'tîle uğrar, adama benzer."

49.  "Fâidesi olmayan ilmden, hâlis olmayan amelden, kabul olunmayacak duâdan Allah'a sığınınız."

50.  "Samimî, ihlâs ile yapılan toplantılar emânet üzerine olur. Ya'ni o meclis emîndir. Oradan harice söz çıkmaz.   Orada kalması lâzım gelen sözün ifşâsı haramdır."

 



[ Ana Sayfa ]  [ Kimdir ]  [ Eserleri ]  [ Sohbetleri ]  [ Türbesi ]  [ Kitabevi ]
 [ İslamiyet Gazetesi ]  [ Hakkında Yazılanlar ]